6 Ocak 2010 Çarşamba

Gözlerde Bir Damla Yaş...



Anlatamam derdimi hiç kimseye...

Beşiktaş söz konusu olduğu vakit neden bu kadar fanatik, neden bu kadar âşık, neden bu kadar Mecnun olduğumuzu soranlara verdiğimiz cevap...

Onların adına delilik dedikleri sevda...

Nihavent makamında bir efkâr vesilesi...

Ama ne kadar ağlatsa da ''Kimseye Etmem Şikâyet''

Yaralı gönüllerin, eskiye dair özlemlerin fasılları sevdiği gibi severiz seni.

Ah be amcam;

Şu altmışlı yaşlarda bile hala Beşiktaş aşkıyla dolu yüreğin vuruyor ya gözlerine,

Saçına karışmış siyah beyaz sakalına düşüyor ya o aşk tanesi,

Sonu ''aşk nelere kâdir'' e çıkan Mevlevi deyişleri kadar saf ve temiz...

Çölde bir baha, kutupta yaz gibi eşsiz...

Oysa hangimiz ağlamadık o kapalıda?

Hangimizin gözyaşları vurmadı ki tavana?

Gırtlağımızı patlatıp, sesimizi sonuna kadar harcayıp birbirimize sarılmadık mı oralarda?

Sesi çıkmayanla kalan son damla suyumuzu, parası çıkışmayanla köfte ekmeğimizi paylaşmadık mı?

Biliyoruz bunların hepsini lâkin;

Seninkisi bir farklıydı be amca.

Buseyle dağılır mı bir yürek?

O busenin oku kartal kanadındansa yüreğe ne gerek...

Gözlerindeki yaşın çizdiği yolda, ölümüne Beşiktaş...

Ya da Hacıbaba'nın dediği gibi ''Hayatta Beşiktaş''

Veya Optik abinin sevmesi gibi...

Beşiktaş var ya amca;

Beşiktaş işte...

Gözlerde bir damla yaş, kalbimizde bir aşk.

Ellerinden mi öpsem şimdi, yoksa gözlerinden mi?

Hepsini boşver de kartal yüreğine kurban...


Hiç yorum yok: