17 Ekim 2009 Cumartesi

Siyah-Beyaz Bir Kongre, Bembeyaz Bir Sayfa...

Asil renklerimiz siyah ve beyazı hayatımızın her bölgesine uyarlama alışkanlığına bir yenisini daha ekleyelim dedik, döküyoruz yine içimizi sayfalara.Allah utandırmasın...

Pek de beyaz günler yaşamıyoruz, malumunuz.Elbette ki Beşiktaş büyüktür, elbette ki Beşiktaş ağır taştır ve bugünleri atlatacak gücü vardır.Takımla birlikte ve takımla bir bütün halinde büyük Beşiktaş taraftarı da bildik kimliğine bürünecek illa ki, umudumuz ve inancımız hep baki kalacaktır.

Şu anda içinde bulunduğumuz darboğazda ne lig, ne Avrupa, ne amatör branşlar, ne mali durum konuşulmakta.Çünkü saydığımız tüm bu unsurların bağlı bulunduğu yönetim, hiç şüphe yok ki Beşiktaş’ın şanlı tarihinin en basiretsiz, tutarsız ve vasıfsız yönetimidir.

Geçmişten bugüne Beşiktaş başkanlık makamına bakarsak gördüğümüz manzara, isimlerini duyunca tabir-i caizse destur denilen isimlerden ibarettir.İlk başkanımız Mehmet Şamil’den başlayarak süregelen bu alışkanlık Baba Hakkı ile birlikte simgeleşmiş, Süleyman Seba döneminde Beşiktaş’ın saygınlığı tavan yapmıştır.Fakat ne yazık ki böyle büyük isimlerin harç katıp bugüne getirdiği o miras Serdar Bilgili ile yara almaya başlamış, mevcut Demirören yönetimi ile de dibe vurmuştur.Üstelik ne acıdır ki en güzel örneklerini geçmişte gördüğümüz Beşiktaşlılık duruşu, en çok Demirören döneminde ağızlarda sakız edilip genel kurullarda edebi meze olmuştur.

Demirören yönetiminin icraatlarını (!) burada teker teker saymaya gerek yok, hepimizin çehresinde acı gülümsemeler bırakarak hatırlanacak kara günlerin baş müsebbibi olarak bu satırları okuduğunuzda film şeridi misali gözlerinizin önünden geçecek muhtemelen.Ama benim için köşe taşı olan birkaç maddeyi satırbaşı olarak vereyim hatırlatma amaçlı…

• Her fırsatta diline pelesenk ettiği Beşiktaşlılık duruşunu hiçbir zaman, şart ve alanda koruyamamıştır


• Bir Beşiktaş başkanı olarak makamının farkında olamamış ve Beşiktaş’ın havlu attığı bir sezonda bir ezeli rakibin şampiyon olması temennisinde bulunmuştur.Şu anda da bu camianın başkanıyla ahbap çavuş ilişkisi içerisinde olduğu aşikârdır.Üstelik bu camia Beşiktaş’a mazisinde en çok çelmeyi takan, hakkını en çok gasp eden Galatasaray camiasıdır.

• Mali, idari ve sportif açıdan Beşiktaş tarihinin en başarısız dönemlerini geçirmiştir.

• Bileğimizin hakkıyla aldığımız Türkiye Kupası’nı sanki yapılan bir iyiliğe vefa gösteriyormuşcasına zamanın federasyon başkanının babasına götürerek acabaları şanlı Beşiktaşımızın üzerine çekmiştir.

• PAF takımıyla maça çıkmak, masaya yumruğunu vurmak gibi birçok sözü sadece kelamda kalmış, Beşiktaş kamuoyundaki ağırlığını yitirmeye yüz tutmuştur.

• Son olarak taraftarı da karşısına almış ve yedi düvele nam salmış Beşiktaş taraftarının ismini ‘’temizlik operasyonu’’ kapsamında uygunsuz cümleler içinde kullanmıştır.


Özetle, hepinizin bildiği üzere Demirören döneminin Beşiktaş’a verdiği renk zifiri siyahtan başkası değildir.

Vaziyetin böyle olması Ocak 2010’da yapılacak kongreyi Beşiktaş için kaçınılmaz bir milat haline getirmiştir.6 yıllık Demirören dönemi boyunca sessizliğiyle eleştirdiğimiz muhalefet de uzun zamandan sonra ilk kez bu kadar kararlı ve zorlayıcı görünüyor göze üstelik.

Bazı oluşum arayışlarından sonra ortaya çıkan Murat Aksu bana göre sadece adaylığını değil, adamlığını ortaya koyarak bu gidişe dur diyebilmek için başkan adayı oldu bildiğimiz gibi.Şimdi her Beşiktaşlı’nın kafasında belli fikirler, belli sorular, belli şüpheler ve belli dilekler var.

Fakat taraftarın kongrede yapabileceği bir şey yoktur.Bu kongre aynı zamanda Beşiktaş kongresinin gerçekten Beşiktaş kongresi olup olmadığının sınanabileceği bir platform da olacaktır ayrıca.

Zira şu gün itibariyle hiçbir Beşiktaşlı Demirören yönetiminden memnun değilken –Allah muhafaza- kongrede sandıktan Demirören’in başkan çıkması Beşiktaş kongresinin de ne derece gerçek Beşiktaşlılardan oluştuğu hakkında derin soru işaretleri bırakacaktır.Bu pencereden bakarsak sadece sportif veya idari olarak değil, Beşiktaş genel kurulu için de bir başlangıç, bir beyaz sayfa şans ve ihtimali Ocak ayında bizleri beklemektedir.

Gerçek Beşiktaşlıların iştirak edeceği, paralı askerlere meydan vermeyen ve gerçek demokrasi ilkelerine göre yapılacak safkan siyah beyaz bir kongre, anamızdan emdiğimiz süt gibi helal, temiz, bembeyaz bir sayfayı Beşiktaş’a amade kılacaktır.

Beşiktaşlılık duruşu, Beşiktaşlıların sözünün geçtiği yerlerde belli olur.Atatürk’ün ‘’Türkiye Türklerindir.’’ sözünden hareketle diliyoruz, umuyoruz ve söylüyoruz ki Beşiktaş Beşiktaşlılarındır.

Beşiktaşlılık duruşundan bahsetmişken Demirören karanlığının yanına bir nebze ışık saçabilecek bir anekdot aktaralım.

Zamanın asbaşkanı Murat Aksu Tümer Metin’i ofisine çağırır.Kendisine gazetelerde çıkan Fenerbahçe’yle görüştüğü iddialarının aslını sorduğunda ‘’Evet başkanım, görüştük ama anlaşmadık.Benim hala ilk tercihim Beşiktaş.’’ cevabını alır.

Buna rağmen verdiği cevap çok manidardır.

‘’Beşiktaş futbolcusu başka bir takımla görüşüyorsa bizim için yapılacak bir şey kalmamıştır.Sana cüzdanınla mutluluklar.’’

Kimbilir, belki de unutulmaya yüz tutmuş Beşiktaşlılık duruşu budur.

Düstur bellidir: Siyah-Beyaz bir kongre, bembeyaz bir Beşiktaş…

Hiç yorum yok: