11 Ekim 2009 Pazar

Ey Türk Gençliği! (Millenium Soccer Version)

Beşiktaş'a olan fanatikliğimizden çok sevdik futbolu, malum.

Belki de Beşiktaş için, Beşiktaş'ı izleyebilmek için tiryakisi olduğumuz bu güzel oyunla ilgili nerede ne var takip etmeye başladık ve bunu yaparken büyük zevk aldık.

Bazen paradokslar belirledik kendimize, kıyaslamalarda gezindik.

Evde, işte, okulda, kahvede hepimiz birer futbol otoritesi kesildik.

Oysa hiçbir işyerinde sakatlık raporlarını, ya da bir sınavda sağ açığı, sol beki sormuyorlardı.Biz bunları bilmeye kendiliğimizden meyilli ve gönüllüydük.

Farklı takımı tutanlarla farklı kitlelerden olmuştuk ve kendimizi tuttuğumuz takımlar üzerinden sidik yarıştırma misyonunun içinde bulmuştuk.

''Bizim Holosko sizin Carlos'un belini kırar.''

''Bizim Ernst bin tane Mehmet Topal eder.''

Fakat övünemeyeceğimiz bazı oyuncularımız da vardı maalesef.

Örneğin biri Alex dediğinde biz hiç ''Bizim Delgado....'' tarzında bir cümle kuramadık.Oysa Fenerbahçe Arjantin milli takımının 10 numarasına sahipken biz ''Hadi lan oradan, bizim Sergen Ortega'yı ikiyle çarpar, dörde böler, sekizle toplayıp paket yapar gönderir.'' diyebiliyorduk.

Zaman zaman rakip takımların ne iş yaptığı belli olmayan adamlarıyla dalga geçmek bize de nasip oluyordu. Biz Enke'yi, Maldonado-Josico ikilisini, Galatasaray'da kazmalığı tutan Frank De Boer'i bile...

Hatta 2 metrelik PVC boru işlevi gören Gökhan Zan'ı Galatasaray'da daha çok sevdik.

Keza ne iş yaptığı belli olmayan bir Tobias Linderoth var ki Galatasaray'a geleli 3 yıl geçmesine rağmen hatırladığımız 3 maçı bile yok zat-ı muhteremin.Böyle rakibe can kurban vesselam...

Size hiçbir zararı dokunmayan ancak ezeli rakibinizden senede yaklaşık 2 milyon doları indiren bir futbolcu.Örnek rakip dedikleri bu olsa gerek...

Basının yanlı olduğunu düşündüğümden pek gazete okumam, fakat bizim Forza'da bir haber ilişti gözüme.

''Galatasaray benim evim.'' demiş Linderoth.

Kaldı ki yattığı yerde o parayı babası bile vermiyor adama.Güzel yere atmışsın kapağı, helalin var Linderoth.

Seyrantepe, o tepe, bu tepe, şu tepe, TOKİ, buzlu raki, buzuki derken Galatasaray'a peşkeş çekilen bir dolu maddi ranttan sen de al nasibini, hakkındır.

Benim gibi üniversite bitirmeye çalışan, ardından da devlet kapısında iş kovalayacak olan yurdumun ''I have got a makus talih.'' modunda gezinen gençlerine de inceden inceden sırıt, ver ayarı.

Ben de buradan kendi yandaşlarıma sesleneyim.

Ey Türk Gençliği!

ÖSS, KPSS,DGS ve daha ne kadar S varsa koyver gitsin, uğraşma bu boş işlerle.

Ekle isminin sonuna bir 'ot' takısı, at kapağı sağlam bir cukka yuvasına, ekmek elden su gölden.

Muhtaç olduğun kudretin sende olmasına gerek yok.

Yurdumun bilimum kafası çalışmayan Ednan'larında mevcuttur.

NOT: Mecliste önerge verilip ''Kıyak Emeklilik'' yasası Tobias Linderoth adıyla değiştirilsin, baba da üniversitelerde tez haline gelip emeğinin ve ensesinin karşılığını alsın.

Aç gözünü Türk genci;

Linderoth ol, ot olma...

2 yorum:

éndér_48 dedi ki...

http://f1park.blogspot.com

t_okan dedi ki...

o parayı şurda okumak isteyen bi genç var verin desek bi hareket çekerler bize hiç de şaşmayız aslında bu harekete ama blogunu kirletmeye gerek yok..
yine güzel yakalamışsın doruk kardeşim